Kayıtlar

Gece Güneşi

Gece Güneşi  Bulutların arasından, Gecenin en güzel yarısından Defterin tam ortasından, Sevgimi yolluyorum sana, koy en güzel saksına... Gündüzün narasından, Karanlığın belasından, Sıyrıldım, sığındım, asıldım kollarından, Özlemimi yolluyorum, göğe baksana.. Distopyamı yarattım, hükmedemiyorum. Sessiz çığlık olmalı bu, duyulmuyorum, Ne desem de anlatamıyorum, Bari sen anlasana... Talip yoldur bu arayana Bulunmaz aramayla, Önce yoldaş, sonra yol dedik ama Asılmak kurtarır bu divaneyi En dikenli gül dalına. Tâlip/ 03.45/ Ankara

Börteçine

Börteçine Erit kalp dağımı Börteçine. Demirlerini kır yüreğimin. Bakışlarındaki ateşle çöz buzlarımı. Demirlerini yık kafesimin. Çık zirvesine gönül dağının. Kızgın ateşle çıkar beni bu dağdağadan. Ferhatlar öncesisin Börteçine. Ey Tanrım! Bu dağı devirsin Börteçine. Geçir bizi karanlıktan ışığa. Gönül davasından bir destana. Vadim ol Börteçine.  Sonsuzluğa uzanan aydınlıkta.  Büşra ERBİL  (Gazi Eğitim Fakültesi- Türkçe Öğretmenliği 2.sınıf) 

Türk'ün Kızı

Türk'ün Kızı Ben dağlarda gezerim bir Türk'ün kızıyım. Servetim kanımdır, kanadım atım, Koşarım Turan'a adım adım,  Bayırlarda coşarım yaparım akın! Atlarımı bağlarım Tuna'ya yakın Kartalımın çığlığı Altay'da yankı Oradan geliyor bir büyük atlı! O da ne, bir hilal bir yıldız sanki! Ben dağlarda gezerim bir Türk'ün kızıyım Türkmen obalarına selam salarım, Şamanları görünce yüreğimle sararım. Şu önümde duran Bozkurt'a bakarım. Yakarım dağları, bir daha yakarım! Hilali ellerimle gökyüzüne takarım. Ulu Tengri korusun naralar atarım, Ben dağlarda gezerim bir Türk'ün kızıyım... Emine Büşra KANPOLAT 01.10.2024

Sen

12.12.2024 23.18     Kurt, köpek, çakal gece oldu mu ulurdu; sis çökerdi dağlara, göz gözü görmez ayın ışığı parıldar gecenin en köründe. Arada bir baykuş sesi, yarasa sesi, derenin sesi çağlar kulaklarında. Gece tedirginleşip meleyen koyunlar, anasını arayan kuzu, acıkan buzağı ve daha nicesi... Gece içeride soba yanıyor ama sen, sen istemezsin sıcak ortamı. Buz gibi, yüzünü kesen ayaza çıkar soğuktan donsan dahi içeriye girmezsin. Bir aya bakarsın, bir sise. Yakın evler bile görünmez olmuş. Arada gece kuşlarının sesi gelir kulağına. Sanki evrenin mesajlarıydı hepsi, ne diyor anlamıyorsun ama içini bir tedirginlik ve huzur kaplıyor. Gecenin bağrına kendini atmışsın. Gündüzü yok sayarak gece yeniden yaratılmış gibi tüm tabiatı sorguluyorsun. Sonra sis çekilmeye başlıyor. Kasvet kalkıyor, gece parlıyor, ay koşuyor. Kurtlar, çakallar bir bir yuvalarına çekiliyor. Onların gitmesini farkeden köpekler daha az tedirgin oluyor ama sabaha kadar o tedirginliği üstlerinden atamıyorlar, ...

Adı Enver

Gözlerindeki yıldızlar sönmeden,   Bir sabah rüzgârında yürüdü erken.   Sessiz adımları bu toprakla örten,   Memleketin bağrına düştü bir mâtem.   Arza sinen şehadetle doldu meydan,   Karlı tepeler fısıldar eski bir destan.   Bir bayrak yükseldi kanla sulanan,   Ezgiler taşıdı hatırasını her zaman.   Toprak konuşur, susmaz hatıralar. Kaybolur nedâmetiyle mazlum dualar. Bir iz bıraktı tarihte tüm bu sayfalar, "Şehitler ölmez!" diye yankılanır nidâlar. Arşa yükselen neferlerin amansız kederi,   Bir âh ile yandı ki Çegan'da Türkistan ili.   Kulakları yırtar sandık şu silah sesleri,   Oysa o, bu milletin en sessiz şehidiydi.   Bayram Yıldırım (Gazi Eğitim Fakültesi – Türkçe Öğretmenliği 3.Sınıf)

FOLKLOR HALAY DEGILDIR

  FOLKLOR HALAY DE GILDIR   Alperen KURU*   ÖZ             Bir milletin tarih sahnesinde varoluşunu sağlayan kültürel unsurlar, aynı milletin gelecekteki devamlılığını sağlama konusunda adeta bir direk oluşturmakta ve bu noktada önemini göstermektedir. Kültürel devamlılığı sağlama konusunda başvuracağımız en kapsamlı disiplinlerden biriside ‘’folklor’’ yani halkbilimidir. Maalesef ülkemizde bu durumda bir takım terminolojik sıkıntılar çekmekte ve gerektiği değeri göstermemekteyiz. Gerek politik hamleler gerekse halkın yaklaşımı bize halkın bilimini tam anlatamamakla beraber, aklımıza ‘’halk oyunları’’ olarak empoze etmemize vesile olmuştur. Bir diğer zorluk olarak folklor disiplinine hizmetleri bulunan bilim insanlarının çalışmaları ve bu çalışmalar sırasında çıkan engeller. Ülkemizde yüz yıl kadar geçmişi olan halkbiliminin gelişmesi adına bir takım çalışmalar yürüten bilim insanları, bu uğurda yurtlarından...

Kayıp Aşk

 Kayıp Aşk Ben bir efsunun ortasında Saçımı rüzgâra, gönlümü sana salmışım Mahzun buselerinle yandı canım Dinmedi ardından akan gözyaşım Eller inanmazdı ihtirasıdır gönlün diye Onlara kanıp da yüz çevirmedim sana Kaldı ki göz yumdum erdem perdenin ardına saklanmış yalanlarına Elini tutmaya uzanmıştım yolunda birlikte olmaya  Aşkındı iştahımı kesen de gözüme perde indiren de Uykumu bölüp sana seslenen de Yarım kalan ölüm hikayeni hatırladıkça Ellerimi buz kesen de Boynun kıldan incedir madem vefaya Ne diye gözlerimden dökülür o buğulu yaz hâlâ Ne diye bu duymadığın hüzün Tutmadığın sözün, veremediğin solgun gülün Tek dileğim artık gitmen  Bırak boşluğun kalsın tabutunu taşıyan ruhumda  Yaşadım seninle anıları sessiz geceler boyunca  Sen olmasan da orada Tek dileğim artık gitmen  Her şeyinle, her halinde İstemem hayallerimi süsleme Bırak, hiç tutmadığın elime değme Bir bakışımdan yüreğimi okuyan Dizelerce şiir yazan adam Köşeyi dönünce çıkıverse Baksa yine yü...

Peki ya sonra?

peki ya sonra?  soğuk, uzak, iki yabancı gibi sensiz ilk gün, karanlığın dibi umudum baki, umudum daim ey talip sen bu derdi atlatırsın da hele bi sabah olsun... şehrin en uzağına, yol arar, can bulurum da gün doğar, güneş açar ey talip! gönlü ırak olana ulaşırsın da hele bi sabah olsun... talip düşe bu güzel derde yar'a seslenir her demde derdi verene minnetim, dermanına kavuşmayı nasip ede. Ey yola talip!  kavuşursun da hele bi sabah olsun... Alperen Kuru - ''talip'' 

Ezgisini Yazmış

Hâzâna düşen çiçekler, adını semâya yazmış. Kalplere düşen âhı, zâhitler kalbime yazmış. Şeb u gün içre rüzgâra meyil eden yüreğim, Seni görünce nevşende cânânı mühre yazmış. Müjgânına bakmaya göz mü dayanır zâhir, Senin gözlerin, ruhuma aşkın adını yazmış. Âh u efgânı mecnûna leylâyı unutturmamış, Gamından mecnûn, yârin nâmını çöllere yazmış. Bûs-ı lâline çeşmim hicrânından hâcet eylemiş. Her dem gül-i rânâyı âbından göklere yazmış. Deryâlara akmış feryâd-ı cânı bî-cânın düşen, Gönüllerde tûfan olmuş, kahrını ateşe yazmış. Velî ya meşgalden can-revaç yitirmiş akl-ı mânâyı, Dil-rubâdan dökülen kelamlara Ezgisini yazmış. Bayram Yıldırım  (Gazi Eğitim Fakültesi – Türkçe Öğretmenliği 3. Sınıf)

Vuslat-ı Hicrân

Hicrânla yanan gönlümde feryâd-ü figân,   Bir aşkın izinde, ruhumda kopan tufân.   Mecnûn misâli yalnız dolaşırım çöllerde,   Her zerremde saklı hasretine yanan nişân. Gözlerinde bahâr, dudaklarında zâr u lâl Sanki cennetimdir o cân-ı latif-i hayâl.   Sensizlik içinde her ânım bir hüsrân.  Bir anlık vuslat ki ruhuma cân ey zülâl! Leylâ’nın adıyla süslenen mübârek yolda,   Kavrulur ruhum pervâne gibi hâr-ı aşkda.   Vahdet-i vücûduna ermiş bu âh u zâr ki, Sonsuz sevdâmızdır gönlümdeki yolda. Düşlerde buluşur mâh-ı muhabbetin izi,   Her bakışında biter bu hâzin âzâbın sisi.   Özleminle başlar her gün rü'yâ-i bî-hudûd,   Sensizli günlerim, birer cân-ı mihânî gibi. Bayram Yıldırım (Gazi Eğitim Fakültesi – Türkçe Öğretmenliği 3.Sınıf)

Seni Sevmek

Seni sevmek Ay ışığı yüzüne vurunca, İsterdim ayı parlatan güneş olmak. Güzel kokunu duyunca, İsterdim tenindeki parfüm olmak. Gözün gözüme değince kahrolmak, Kolun koluma değince umutlanmak. Dalgalı saçlarında gezinmek, Ellerini okşamak ve de seni sevmek. Karapkara gözlerine dalmak, Kahkahanda boğulmak ve de seni sevmek. Yan yana gelince heyecanlanmak, Sen bana gelince, sevgilim. Ümmü Selem Duran | Büyükçekmece Çakmaklı Anadolu Lisesi

Esenlerde Kavuşma

       Esenler bugün bardaktan boşalırcasına insan yağmuruna tutulmuştu. Ne zaman olmadı ki bu? Otogar açılalı iki ay olmuştu halbuki. Bu kadar seyahat eder miymiş İstanbul halkı? Hem de akşam vakti. Yedi kat sema var derler ya bu otogar da o misaldi. Her katında ayrı zümreden insanlar vardı. Ben bilmiyorum tabii nerelere girilir nerelere girilmez. Her şey seni karşılamak içindi.        Yayan bir şekilde otogara giriş yaptım. Tabelaları takip ederek o koca yapının en alt katından içeri girdim. Korku filmlerini aratmayan bir yerdeydim. Gaz kokusu, çamur tutmuş duvarlar, yarım bırakılmış ucuz marka içki şişeleri, yanıp sönen bozuk floresanlar, duvarlarda ürkütücü çizimler... Az ileride, önceden beyaz olduğunu düşündüğüm fakat daha sonra kir ve pislikten, biraz da egzoz dumanından simsiyah olmuş bir duvarın kıyısında bir battaniye. Battaniyenin üzerinde bir kadın, yani ben öyle sanıyorum, yüzükoyun yere uzanmıştı. Üstünde beyaz uzun ...

Hüseyin Keleş'in "Gezegenin Çılgın Sporcuları" Kitabının Çocuk Edebiyatı Açısından İncelenmesi

   Yazarının Hüseyin Keleş, çizerinin ise İbrahim Çiftçi olduğu “Gezegenin Çılgın Sporcuları” kitabı 1 Ağustos 2020 tarihinde Eğlenceli Bilgi Yayınları bünyesinde 7. Baskısıyla karşımıza çıkıyor.    Bu kitap isminden de anlaşılacağı üzere alanında şöhret olmuş sporcuları konu alıyor. Bilgi vermenin amaçlandığı açık olan bu eser, dünya çapında tanınan Pele, Messi, Ronaldo gibi futbolcuları; Micheal Jordan, Kobe Bryant gibi basketbolcuları ve diğer spor dallarından seçilmiş yıldızların yaşamlarını ilham verecek şekilde karikatürlerle zenginleştirerek anlatıyor.     Hüseyin Keleş, 1981 yılında İstanbul Kurtuluş’ta doğdu. İlk ve ortaöğretimini bu semtte tamamladı. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesinde “gazetecilik” bölümünde tamamladı. Ardından çeşitli yayın kurumlarında muhabirlik ve editörlük yaptı. İkinci üniversitesini ise Anadolu Üniversitesinde “spor yöneticiliği” bölümünde bitirdi. Spora ilgi duyan Keleş, bu ilgisini yazıya döktü. “Gezegenin Çı...

DİLDÂR

Dildâr     Leyla oldum, Aslı oldum, Şirin oldum belki sana Ama ben hiç böyle deli divane olmadım Nedir bendeki bu akılalmaz hâl? Biliyorum bu sevda karşılıksız  Ama gönül ne anlar bundan  O bir tek seni  Bir tek sevdasını bilir  Gözlerin sanki yemin etmiş gibi  Gözlerime değmemek için  Gönlün niye bu kadar inat eder? Beni gönlüne almamak için  Periza Eşki   Türkçe Öğretmenliği 2. Sınıf 

YÂD ELLER

YAD ELLER Gece, siyah saçlarını dağıtırken Sen dağıttın içimi, Belirsizlik tuzağına düşmüşken, Geldi daha beteri. Viraneyim her gördüğümde,   Gelmeni bekliyorum saatlerce, Her gün aynı terane, Yanımda istiyorum sadece. Göz göze gelmeye korkar, Dert başa sarar,  Yad eller seni arar, Can evimde bir telaş var. Songül Yıldızlı ( Türkçe Öğretmenliği 2.sınıf )

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜŞTÜ

YÂD ELLER

Saat Yediye Geliyor