Sen
23.18
Kurt, köpek, çakal gece oldu mu ulurdu; sis çökerdi dağlara, göz gözü görmez ayın ışığı parıldar gecenin en köründe. Arada bir baykuş sesi, yarasa sesi, derenin sesi çağlar kulaklarında. Gece tedirginleşip meleyen koyunlar, anasını arayan kuzu, acıkan buzağı ve daha nicesi... Gece içeride soba yanıyor ama sen, sen istemezsin sıcak ortamı. Buz gibi, yüzünü kesen ayaza çıkar soğuktan donsan dahi içeriye girmezsin. Bir aya bakarsın, bir sise. Yakın evler bile görünmez olmuş. Arada gece kuşlarının sesi gelir kulağına. Sanki evrenin mesajlarıydı hepsi, ne diyor anlamıyorsun ama içini bir tedirginlik ve huzur kaplıyor. Gecenin bağrına kendini atmışsın. Gündüzü yok sayarak gece yeniden yaratılmış gibi tüm tabiatı sorguluyorsun. Sonra sis çekilmeye başlıyor. Kasvet kalkıyor, gece parlıyor, ay koşuyor. Kurtlar, çakallar bir bir yuvalarına çekiliyor. Onların gitmesini farkeden köpekler daha az tedirgin oluyor ama sabaha kadar o tedirginliği üstlerinden atamıyorlar, uluyup duruyorlar. Koyunlarsa eski tedirginlikleri kalmamış ama her zamanki gibi diken üstünde sabahlıyorlar. Ve soğuk gece ısınmaya başlıyor. Tan ağarıyor, yeni bir koşuşturmaca ve gecenin ruhundan sıyrılmanın vakti artık geldi. Ulumalar tamamen kesildi, insanlar hareketlenmeye başladı, gün döndü...
Emine Büşra KANPOLAT
Yorumlar
Yorum Gönder