FOLKLOR HALAY DEGILDIR

Loading

 

FOLKLOR HALAY DEGILDIR

 

Alperen KURU*

 

ÖZ

            Bir milletin tarih sahnesinde varoluşunu sağlayan kültürel unsurlar, aynı milletin gelecekteki devamlılığını sağlama konusunda adeta bir direk oluşturmakta ve bu noktada önemini göstermektedir. Kültürel devamlılığı sağlama konusunda başvuracağımız en kapsamlı disiplinlerden biriside ‘’folklor’’ yani halkbilimidir. Maalesef ülkemizde bu durumda bir takım terminolojik sıkıntılar çekmekte ve gerektiği değeri göstermemekteyiz. Gerek politik hamleler gerekse halkın yaklaşımı bize halkın bilimini tam anlatamamakla beraber, aklımıza ‘’halk oyunları’’ olarak empoze etmemize vesile olmuştur. Bir diğer zorluk olarak folklor disiplinine hizmetleri bulunan bilim insanlarının çalışmaları ve bu çalışmalar sırasında çıkan engeller. Ülkemizde yüz yıl kadar geçmişi olan halkbiliminin gelişmesi adına bir takım çalışmalar yürüten bilim insanları, bu uğurda yurtlarından ayrı kalmakla beraber tepkilerle karşılaşmış, çeşitli zorluklarla mücadele etmişlerdir. Bu yazımızda, konuya giriş olarak ‘’her şey dilde başlar’’ düşüncesi ile terminolojik sıkıntılardan ve bilim insanlarının disipline olan hizmetleri sırasında çektiği zorlukları hatırlatarak başlamak istedik.

            Anahtar Kelimeler

            Halkbilimi, derleme, köy, terminoloji

 

 

            Giriş

            Günümüzde sadece ‘’halk oyunları’’ adı altında nitelendirdiğimiz folklor, esasında halk oyunlarını da içine alan çeşitli kültürel unsurları –halk hikayeleri, halk türküleri, destanlar, halk masalları vb.- araştıran, inceleyen, yorumlayan ve sınıflandıran bir disiplin olarak karşımıza çıkıyor. Yüz yıllık bir geçmişe sahip olan halkbilimini daha anlaşılır bir şekilde belirtmek için, disipline katkılarını bir yazıda anlatmakta zorluk çekeceğimiz, etnolojik geleneğin temsilcilerinden Sedat Veyis Örnek’in tanımını verebiliriz; ‘’Halkbilim, bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemleriyle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan bir bilimdir.’’1. Terminolojik açıdan baktığımızda, halkbilimi anlamına gelen ‘’folklor’’ kelimesi ile ilk olarak 22 Ağustos 1846 tarihinde William John Thoms öncülüğünde karşılaşıyoruz. Almanca karşılığı olarak ise ‘’Volkskunde’’ olarak verebiliriz. Ülkemizde ise folkor teriminin kullanımı, Ahmet Vefik Paşa ve Ignacz Kunos tarafından gerçekleştirilen bir konuşmada karşımıza çıkıyor. I Kunos ile A. Vefik Paşa arasında ki bu tarihi konuşma, dilde sadelik, vezinde hece üzerine daha önce yapılan vurguları tekrarlamasının ötesinde, derlemeye yönelmesi açısından Türkiye için çok önemlidir.2 Kunos’un Türk Halk Edebiyatı adlı eserine aldığı bu konuşmanın konuyla ilgili kısmı şöyledir:

            Ahmet Vefik Paşa: ‘’Demek ki Avrupa şarkiyatçılarının sırasında yer bulmak niyetindesin, aferin sana, aferin!’’

            Ignazc Kunos: ‘’O muradıma ermeden önce Türkçe öğrenmeliyim. ‘’Folklor’’ dedikleri edebiyatın türlü türlü izlerini arayıp bulmalıyım.

            Ahmet Vefik Paşa: ‘’Çok arayacak olursan, zahmetlerden çekinmezsen elbette nail olursun.’’ (Kunos 1978:11)3

 

            Bir anda değişeceğine bizlerde ihtimal vermiyoruz lakin zamanla ‘’folklor’’ teriminin halkımız tarafından doğru şekilde kullanılacağı inancına mensubuz.

           

Halkbilimi, ülkemizde Cumhuriyetin halka doğru yönelmesi ile ilk belirtilerini göstermiş, Ziya Gökalp’in ‘’Halkiyat’’ kavramını kullanması ile de disiplin olma yolunda ilk adımını atmıştır. Dönemin getirdiği gerekçeler halka yönelmeye sevk etmiş, varlığını sürdürebilmenin -tabiri caizse yeniden doğuşun- kaynağı olan ve içinde barındırdığı milletin aynası olan köylerin farkındalığı sayesinde önemini daha iyi aksettiren halkbilimi yüz yıllık bir geçmiş daha ‘’taze’’ bir disiplin olduğunu göstermekte. Hafızamızı yokladığımızda halkbilim çalışmalarına daha kapsamlı bir zemin hazırlamak için kurulan bazı derneklerle karşılaşıyoruz. Bunlar; halkbilimine kaynak sağlayan unsurları merkez alarak çalışma yapan derneklerdir. 1908 yılında kurulan Türk Derneği, 1911 yılında kurulan Türk Yurdu Derneği ve 1912 yılında kurulan Türk Ocakları gibi derneklerin mecmualarını bu çalışmalara rahatlıkla örnek gösterebiliriz. Türk folklor çalışmalarını ‘’milliyetçi’’ bir yaklaşımla yürüten Türk Ocağı, kapatıldığı 1931 yılından sonra yerine kurulan Halkevleri için de örgütlenme modeli olacaktır.4

Milletler için indirgenemeyecek derecede öneme sahip folklor, ülkemizde Ziya Gökalp, Fuat Köprülü, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Pertev Naili Boratav gibi –ve daha niceleri- bilim adamlarının yapmış olduğu katkılarla güzel bir ivme kazanmışken, gerek siyasi müdahaleler gerekse anlayışsız tutumlar karşısında büyük sekteye uğratılmıştır. Her şeye rağmen varlığımızı sürdürebilmemiz, gelenek kaynaklı gelecek inşa etmemiz bu çalışmalara bağlı iken anlayışsız tutumlar karşısında bilim adamlarımızı yetiştirmekten hiçbir zaman vazgeçmemiş, geçmişte elde edilen ivmeyi tekrar yakalamak adına değerli bilim adamları yetiştirmişizdir. Bunlardan birisi hiç şüphesiz Prof. Dr. İlhan Başgöz’dür. Vechi Timuroğlu dönemin bağlamlarına bakarak Başgöz’ü şöyle tanımlıyor; ‘’…Bu çalışmalarda anlayış eksikliği, yetersiz değerlendirmeler ve yöntem kusurları hemen görülür. İlhan Başgöz işte bu ortamda, akademik düzeyde yetişen ilk bilim adamlarımızdandır… Her ikisi de (Pertev Naili Boratav) yurtlarından ayrı düşmelerine karşın, ülkelerine ve halklarına hizmet etmekten vazgeçmemişlerdir ama bu arada insan yetiştirme olanağından da yoksun kalmışlardır.’’5 Başgöz, eğitimini DTCF’de tamamlayarak 1949 yılında Türk folkloru dalından doktora tezini verdi. O yıllarda Boratav’ın kürsüsü kapatıldığı için tezini Köprülü’ye sundu ve yeterli bir çalışma sonucu onay aldı. Doktorasından sonra çeşitli sebeplerden dolayı öğretmenliğe başlayan Başgöz oradan da ayrılarak verilen bir burs neticesinde Fransa’ya gitti. Çalışmalarına burada devam eden Başgöz’ün vermiş olduğu eserler büyük ilgi topladı ve birkaç  dilde yayımlandı. Her ne kadar ülkesinden uzakta kalsa Türk folklorunu tanımaya, tanıtmaya devam etti. Bu hususu Dan Ben Amos şöyle belirtiyor; ‘’Türkçeyi hiç bilmeyen, Amerikalı folklorculardan oluşan bir kuşağa, Türk folklorunu Prof. İlhan Başgöz tanıttı.’’6 . Başarıların ardı arkası kesilmeyen bir ömür ve ulaşılmak istenen ülküler. İşte tamda bu ülküler arasında bir ‘’köy üniversitesi’’ hayali de vardı. Ülkesine sadık çalışmalar yürüten Başgöz, kendisinden sonra gelecek nesil için örnek teşkil etmeye devam ediyordu. Uzun yıllar sonra 1 Temmuz 1993 yılında ‘’Türk Kültürüne Üstün Hizmet Onur Ödülü’’ alan bilim adamı Başgöz, hayatına Amerika’da devam etmektedir. Geldiğimiz bu nokta da, ‘’ulusalcı’’ yapıdan ziyade ‘’uluslararası’’ bir yapıya sahip, edebi geleneği başlatan Pertev Naili Boratav’ın katkılarından bahsetmek kaçınılmazdır. Boratav, ülkemizde halkbilimine, milliyetçi duyguları geliştirmek için değil, bilimsel yönüyle yaklaşarak disiplinler arasında bir yer edindirmek istemesi oldukça önemlidir. İlk adımını 1931 yılında ‘’Köroğlu’’ çalışması ile atan Boratav, 1939 yılında DTCF’de halk edebiyatı kürsüsünü kurarak önemli bir yol aldığını göstermektedir. 1947 yılında CHP hükümeti tarafından kürsüsü kapatılıp, çeşitli suçlamalarla yurt dışına gönderilene kadar çalışmalarına son sürat devam etmiş, eleştirel bakış açısı ve yapmış olduğu saha çalışmaları ile halkbilimine önemli katkılar sağlamıştır. Tam da bu nokta da dönemin hükümetinin Boratav’ı cezalandırmak maksadı ile halkbilimini nasıl sekteye uğrattığını görebiliriz. Bu siyasi müdahale sayesinde halkbilimi uzun bir süre çalışmasız kalmış, bilimsel ve akademik çalışmalar –az da olsa- yerini amatör çalışmalara bırakarak gelişim gösterememiştir. Daha sonrasında halkbilimi ikinci darbesini yine dönemin hükümeti DP tarafından almış ve Halkevlerinin kapatılması ile iyice ‘’cezalandırılmıştır’’. Neyse ki bu süreç 1955 yılında Mehmet Kaplan’ın Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ki halk edebiyatı girişimleri ile kapanmış, halkbilimi adeta ‘’ikinci baharını’’ yaşamaya başlamıştır. Mehmet Kaplan, yok olmaya yüz tutmuş halkbilimini tekrar üniversiteye döndürmesi bakımından önemli bir bilim adamıdır. Ayrıca folklorun ‘’ilk doktorlarını’’ yetiştirmesi ne denli etkiye sahip olduğunun göstergesidir. Kaplan, Erzurum’lu Behçet Mahir’den yapmış olduğu Köroğlu derlemesi ve yapmış olduğu tahlillerde ki tip analizleri, kültürel arka plan incelemeleri sayesinde halkbilimine kayda değer katkılar sağlamış bu sayede kalıcılığını korumuştur. Folklorun ilk doktorları ile de halkbilimini Türkiye’nin dört bir yanına yaymış ve disiplinin gelişmesi açısından katkı sağlamıştır. Halkbilimine ciddi katkılar sağlayan bu doktorlar şunlardır; Muhan Bali, Umay Günay, Bilge Seyidoğlu, Fikret Türkmen, Saim Sakaoğlu. Halkbiliminde edebi geleneğin temsilcileri olan bilim adamlarına karşın, etnolojik geleneğin temsilcileri Orhan Acıpayamlı ve Sedat Veyis Örnek’i es geçmek olmaz. DTCF’de ki halkbiliminin günümüzde de hala örnek alınan hocaları olması onların halkbilimi açısından ne kadar değerli olduğunu da gözler önüne seriyor.

            Sonuç

            Yazımızın giriş ve gelişme kısmında yüzeysel olarak ülkemizin halkbilimi açısından geçmiş yüzyılına ışık tutmaya ve hafızalarımızı tazelemeye çalıştık. Tabii ki disipline verilen hizmetlerle bununla sınırlı değil. Ek olarak halkbilimi alanında çalışma yapan bilim adamlarını ve çalışmalarını sunacağım. Yazımızın sonuna gelirken belirtmek isterim ki, bizler var oldukça bu disiplin sürecek ve günden güne daha iyiye gidecektir. Son olarak her şeyin dilde başladığını hatırlatıyor, folklorun halk oyunlarına indirgenmemesini temenni ediyorum. Unutmayınız ki ‘’folklor halay değildir!’’

 

1Sedat Veyis Örnek, Türk Halkbilimi, Ank. 1995 syf. 15

2Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, 2015, Ank, Syf 22

3Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, 2015, Ank, Syf 22

4Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, 2015, Ank, syf 23

5Folklor/Edebiyat dergisi, ‘’Önemli Bir Halkbilimci: Prof. Dr. İhan Başgöz’’, Vechi Timuroğlu, Sayı 14, 1998, İlhan Başgöz Özel Sayısı

6Folklor/Edebiyat dergisi, ‘’Prof. İlhan Başgöz’e Övgüyle’’, Dan Ben Amos, Sayı 14, 1998, İlhan Başgöz Özel Sayısı

Halkbilimi Alanına Önemli Katkılarda Bulunanlardan Bazıları

·         Fuat Köprülü                   * Hikmet Dizdaroğlu

·         Sadettin Nüzhet Ergun   * Sedat Veyis Örnek

·         Pertev Naili Boratav        * Veysel Arseven

·         Şükrü Elçin                     * Şerif Baykurt

·         M. Şakir Ülkütaşır           * Ali Rıza Önder

·         Tahir Alngu                     * Cahit Öztelli

·         Vehbi Cem Aşkun           * Sadi Yaver Ataman

·         Hamit Zübeyr Koşay       * Yusuf Ziya Demircioğlu

·         Abdülbaki Gölpınarlı      * M. Ragıp Gazimihal

·         Abdülkadir İnan              * Ahmet Kutsi Tecer

·         M. İhsan Hınçer              * Halil Bedii Yönetken

·         M. Halit Bayrı                 * Ali Rıza Yalman

·         Ömer Asım Aksoy            * Saim Sakaoğlu

·         Eflatun Cem Güney        * Umay Günay

·         Nevzat Gözaydın              * Tahir Kutsi Makal

·         Erman Artun                   * İ. Ünver Nasrattınoğlu

·         Ali Berat Alptekin            * Metin Ekici

·         M. Öcal Oğuz                  * Ali Duymaz

·         Mehmet Yardımcı            * Nail Tan

·         Harun Güngör                *Vahit Lütfi Salcı

·         Muzaffer Sarısözen         * İbrahim Arslanoğlu

·         Orhan Acıpayamlı           * Fikret Türkmen

·         Bilge Seyidoğlu                * M. Sabri Koz

·         Türker Acaroğlu              * Kutlu Özen

·         Doğan Kaya                     * Özkul Çobanoğlu

·         Dursun Yıldırım              * Metin Turan

·         Metin Karadağ                * Metin Ergun

·         Hayrettin İvgin                * Halil Atılgan

 

KAYNAKÇA

 

Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, 2015

Folklor\Edebiyat, 1998, İlhan Başgöz Özel Sayısı

Folklor ve Edebiyat I, 1982

Prof. Dr. Umay Günay Armağanı, 2000

100 Soruda Türk Folkloru, 2003

(e-kaynak) www.millifolklor.com.tr

(e-kaynak) www.turkoloji.cu.edu.tr

 

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜŞTÜ

YÂD ELLER

Saat Yediye Geliyor