Gökyüzüne uçan kelebekler ölüme düştü. Ateş olan sevgili, geceden intizâre düştü. Bu dünya sensiz, hareketsiz bir çöl sanki. Seni görünce gözlerim, bu çöllere ateş düştü. Bu gariban bir istirhâm etti Âli Cenap'a. Gökyüzünden bir melek, dünyaya düştü. Bu huri melek karşısında sevgiliyi gördüm. Yanılmadım, kanmadım! Gönlüme bir sen düştü. Bu bayram sabahında haykırdı semaya can. Sensiz geçen bu sabahın hicranı, gönüllere ateş düştü. Bayram Yıldırım
YAD ELLER Gece, siyah saçlarını dağıtırken Sen dağıttın içimi, Belirsizlik tuzağına düşmüşken, Geldi daha beteri. Viraneyim her gördüğümde, Gelmeni bekliyorum saatlerce, Her gün aynı terane, Yanımda istiyorum sadece. Göz göze gelmeye korkar, Dert başa sarar, Yad eller seni arar, Can evimde bir telaş var. Songül Yıldızlı ( Türkçe Öğretmenliği 2.sınıf )
Saat Yediye Geliyor Köşe başını döndüğümde geride bir şey unuttuğum aklıma geldi: Çocukluğum. Evet, çocukluğum. Saat yediye geliyordu. Binadan üç can çıktı. Nesi var Rüstem? Ayağı ezilmiş, yanındakinin de kolu kopmuş. Şu çocuğun nesi var? Bilmiyoruz, konuşmuyor ahraz herhalde. Herhalde. Sabah olmuş, nerede benim kahvem? Hâlâ neden yakmadın sobamı? Saat yediye geliyor, Paşa gelir birazdan. Muhakkak gelir . Geçtiğim köşe bana çok şey anlatıyordu. Âdeta benimle konuşuyor, beni azarlıyordu. Sen hiç çocuk olmadın, zaten bunu hak etmedin de sen. Senin nene lazım çocuk olmak. Sana ne lazım parkta oynamak, okula gitmek. Sen adam olarak doğdun ve hep öyle kalacaksın. Aslında doğru değildi, bir zamanlar çocuktum. Fakat o sese karşı çıkacak mecalim yoktu. Cevap vermedim, devam etti. Hem sen çocuk olsan evdeki garibanlar ne yapacaktı? Hepsi eline bakıyor. Yedi nüfus! Evet, yedi. Ne yapmalıydım? Onları da mı terk edecektim? Bütün bu düşüncelerin ağır tesiri ile köşe ba...
Yorumlar
Yorum Gönder