YENİDEN BAŞLANGIÇ
Edebiyat , bir toplumun ve kültürün aktarıcısı olan değerler kavramıdır. Bir milletin benliğini teşkil eden yegane unsur, edebiyatın var etmiş olduğu kültürel değerlerdir. Bir milletin kültürünün kaynağı, o milletin tarih boyunca yaşayışından süre gelerek oluşturmuş olduğu edebi mahiyet taşıyan eserleridir. Bu eserlerle teşkil edilmiş olan kültürün yaşatılması için aktarılması gerekmektedir. Zira kültür, bir milletin tarih boyunca oluşturmuş olduğu değerlerin ve normların bütünlüğünden teşekkül edilmektedir. Edebiyat, bu açıdan bir kültür taşıyıcısı olduğu için önem arz etmektedir. Ancak yalnızca edebiyat kültürün bir taşıyıcısı değil, aynı zamanda onu şekillendiren ve geliştiren, ona yeni şeyler katan bir unsur olma özelliği teşkil etmektedir. Edebiyat, tarih açısından kültürel değişimleri de yansıtmaktadır. Divan Edebiyatı’nın ortaya koymuş olduğu edebiyat anlayışı ile günümüzdeki edebiyat anlayışı bir değildir. Ancak çeşitliliği gösteren çeşitli kavramlara sahiplerdir. Osmanlı’dan kalan pek çok mimari zevk ve sanat, aynı zamanda edebi kaideler, günümüz toplumunda halen derin etkisini korumaktadır. Lakin bu etki, gelenekten yararlanma açısından alenen taklit yoluyla değil, sezdirimsel olarak yapılmaktadır. Zira gelenekten yararlanmak demek, onu taklit etmek demek değildir. Onun zevklerini, günümüzün gerçekliğine sentezleyerek yansıtmak demektir. Bu nedenle edebiyat, bir kültürün değişmesini yansıtması açısından yaratıcılık ve tasarım unsurlarına yer veren özgün bir kültürel aktarım aracı olma özelliği teşkil etmektedir.
Bir diğer husus ise edebiyatın toplumsal ve kültürel mahiyetinden ziyade, onun bireysel mahiyeti ile ilgilidir. Zira edebiyat yalnızca bir kültür aleti değil, aynı zamanda bireyin kendini keşfettiği bir ayna olma özelliği de teşkil etmektedir. Edebiyat, insanların farklılaştığı ve hislerini yansıttığı bir dilsel mucizedir. Bu mucize, onu kullanma yeteneğimiz ile etkileyicilik kazanabilmektedir. İnsanın, edebiyatı bireysel açıdan kullanmasındaki temel kaidelerden birisi de, içinde yaşıyor olduğu “Boşluk” hissine cevap aramaktır. Bu boşluk hissi, insanın kendi kendine psikolojik olarak telkin etmiş olduğu var oluşsal bunalımların birer tecelliyetinden mürekkeptir. Edebiyat, bu boşluk hissinin dizginlenmesi için tarih boyunca insanlar tarafından kullanılmış olan bir araç olma özelliği göstermektedir. Dil, insanları kendi ruhsal bunalımlarından kurtararak özgür kılan ve onları tüy gibi yapan bir unsur olma özelliği göstermektedir. İnsan, hislerini edebiyata döktüğünde iç huzursuzluklarından kurtulur ve kendi benliğini bulur. Bu sayede de huzura kavuşur. Bu durumda edebiyat, psikolojik açıdan da insanın bir parçası olan ve onun ruhsal dengesini değiştirebilen bir araç olma özelliği de göstermektedir. Bu durumda edebiyâtın doğru ve başarılı bir şekilde kullanılması da önemlidir. Kaidelere dikkat edilmeden organize edilmiş olan bir edebi eserin, bireylerin zevk dünyasını köreltebileceği gibi, onların üzerinde okuma ve yazma yönünde olumsuz etkiler de bırakabilecektir. Bu yüzden edebi eser, oluşturulmadan evvel bir ön bilgi yoklaması yapılmalı, amaç belirlenmeli ve yazma süreci esnasında akıcı bir üslup sağlanarak anlatılmak suretiyle okura sunulmalıdır. Edebiyatın bireylerde bırakmış olduğu psikolojik etkilerle birlikte yaratmış olduğu kültür ve medeniyet göz önüne alındığında, ne kadar elzem ve hayati bir kavram olduğunu daha da iyi anlamaktayız. Zira milletler, edebi eserlerle varlıklarını geliştirirler ve onların üzerine kültürlerini inşa ederler. Bu kültürleri inşa ederken de kendi bireysel benliklerini yansıtırlar.
Sonuç olarak edebiyat, hem bir kültür aktarıcısı hem de oluşturucusu olarak, hem de dayanıklı içsel benliğe hitap eden tabiri caizse bir ayna olarak insanlık tarihinden beri kendini göstermekte ve çeşitli oluşumlarla sürekliliğini yürütmektedir. Edebiyat ve kültürün birbirleriyle ortaklaşa kurmuş oldukları medeniyet, bir güneş gibi Türk milletinin elinde dünyayı aydınlatmış ve günümüz dünyasındaki ulusların yaşayışlarını günümüzdeki haliyle şekillendirmiştir.
Bizlere düşen, bu medeniyetlerin oluşturmuş olduğu her türlü kültürel mahiyet içeren unsurları değerlendirmek ve geçmiş hakkında fikirler edinerek gelecek için sağlam bir zemin inşa etmek olacaktır. Bunun için de edebi mahiyet içeren ve bağımsız bir şekilde düşünceleri yansıtan eserlere önem vermek, bu eserleri yazan bireylere fırsat vererek onları yazmaya teşvik etmek doğru olacaktır. Bireylerin içsel benliğini yansıtarak edebi mahiyet taşıyan her türlü yazın türü, edebi eser olma özelliğine sahiptir. Mühim olan bu eserleri okumak, onları tenkit etmek ve üzerlerine düşünmektir. Bizlerin de amacı, edebiyata canlılığını kazandırmak maksadıyla bu eserlere fırsat vererek onların kendilerini göstermelerine olanak sağlamaktır.
Bayram Yıldırım
(Gazi Eğitim Fakültesi – Türkçe Öğretmenliği 2.Sınıf)
Yorumlar
Yorum Gönder